Türkiye İstatistik Kurumu, haziran ayına ait enflasyon bilgilerini açıkladı. TÜİK’e nazaran, haziran ayında tüketici fiyatlarındaki (TÜFE) aylık artış yüzde 1,9, yıllık artış yüzde 17,5 olurken, yurtiçi üretici fiyatlarındaki aylık artış yüzde 4, yıllık artış ise yüzde 42,9 oranında seyretti. TÜFE’de yılın birinci altı ayında yüzde 8,45 artış gerçekleşti.
‘Vatandaş enflasyon baskısı altında eziliyor’
Enflasyon bilgilerini pahalandıran DEVA Partisi İktisat ve Finans Siyasetleri Lideri İbrahim Çanakcı, yaptığı açıklamada sabit gelirli vatandaşlara maaş artırımı yapılırken fiili enflasyonun göz gerisi edilmesini şu sözlerle eleştirdi:
“Hükûmet memurlara bu yılın birinci altı ayı için yüzde 3’lük bir artırım vermişti. Bu yılın birinci altı aylık periyodunda gerçekleşen enflasyon dikkate alınarak memurlara yüzde 5,45 oranında ‘enflasyon farkı’ verilecek. Yılın ikinci yarısı için öngörülen yüzde 3 oranındaki artışla birlikte memurların alacağı toplam artış yüzde 8,45 olacak. Emekliler de yüzde 8,45 oranında artırım alacak. Hükûmet ve yandaş medyası bu zamlarıyüksek, kâfi, hatta memur ve emeklilerimize yapılan bir lütuf üzere sunmaya çalışıyor.Oysa emekçi, memur ve emeklilerimiz yalnızca resmî enflasyon bilgileri dikkate alınarak ve enflasyon baskısı altında ezildikten sonra gecikmeli bir biçimde artırım almaktadır. Yapılan bağımsız enflasyon hesaplamalarına ve anketlere nazaran halkımızın fiilen yaşadığı enflasyon, resmî sayıların iki katından fazladır. Bu gerçek; maaş ve fiyat artırımlarında tümüyle göz gerisi edilmektedir. Bu artırımlar, fiili enflasyonun yarısından bile düşük düzeydedir.”
‘Enflasyon yıl sonunda Merkez Bankası’nın ve hükûmetin kestiriminden yüksek olacak’
Yurtiçi Üretici Fiyatlarında artışın yüzde 43’e ulaştığını, üretici fiyatlarıyla tüketici fiyatları ortasındaki makasın tarihî yüksek düzeylere çıkarak 25,4 puan olduğunu tabir eden Çanakcı, enflasyonun yıl sonunda Merkez Bankası ve hükûmetin varsayımlarından daha yüksek düzeylere çıkacağını söyledi:
“Çekirdek enflasyon göstergelerindeki bozulma sürüyor. Kuraklık nedeniyle temel besin hususlarında yüksek fiyat artışları yaşanıyor. Global enflasyon baskısı artarak devam ediyor. Buna rağmen hükûmete, kurumlara ve siyasetlere olan inanç ve enflasyonla uğraşta muvaffakiyet sağlanabileceğine olan inanç kaybolmuş durumdadır. Tüm bunlar, enflasyonun yıl sonu itibariyle Merkez Bankası ve hükûmetin iddia ettiğinden çok daha yüksek düzeylerde gerçekleşeceğini ortaya koymaktadır. Tablo böyleyken, memurlara yüzde 3 artış vermek hükûmetin halkımızın yaşadığı geçim zahmetini görmezden geldiğini ve sıkıntıları inkâr ettiğini açıkça ortaya koyuyor.”
‘Elektrik ve doğalgaz artırımları maaş artışlarına yansıtılmadı’
Çanakcı ayrıyeten geçtiğimiz hafta elektrik ve doğalgaz fiyatlarına gelen artırımların zamanlamasına da dikkat çekti:
“Yapılan maaş ve fiyat artışları, elektrik fiyatlarına yüzde 15, doğalgaz fiyatlarına ise yüzde 12 oranında artırım yapılmasıyla birlikte daha birinci günden eridi. Her mevzuda halkımızı yanıltmayı ve aldatmayı alışkanlık haline getiren iktidar, bu artırımları 1 Temmuz’dan itibaren geçerli olacak biçimde yaptığı için artırımlar maaş artışlarına yansımadı. Memur ve emekliler bu artırımları bir sonraki maaş artışına kadar rastgele bir telafi almadan üstlenmeye devam edecek.”
‘Vatandaş açlık ve yoksulluk sonunun altında, birilerinin maaşları minimum fiyatın 50 katının üstünde’
Çok sayıda kamu yöneticisinin birden fazla yerden astronomik seviyede maaş almasını ve Cumhurbaşkanlığı ile TBMM’nin tasarruf önlemlerinden muaf tutulmasını da eleştiren Çanakcı şu tabirleri kullandı:
“Açlık hududu taban fiyatın üstüne çıktı. Yoksulluk hududu ise minimum fiyatın üç katından fazla. Bu türlü bir ortamda yapılan maaş artırımları manasını yitirmiş durumdadır. Emekçi, memur ve emekliler açlık ve yoksulluk hududunun altında bir gelirle yaşamaya mahkûm edilirken, birçok üst seviye kamu yöneticisi ve iktidar mensubu birden fazla yerden minimum fiyatın 50 katından fazla aylık maaş alıyor. İnsanımız geçim zahmeti altında ezilirken, tasarruf önlemlerine öncülük etmesi gereken Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi bu önlemlerden muaf tutuluyor. Bu durum, mevcut idare sisteminin ve idare anlayışının ülkemizin meselelerine adil, gerçekçi ve kalıcı bir tahlil getiremeyeceğinin açık bir göstergesidir.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
