Karantina ve kısıtlama periyotlarının şahısları ruhsal olarak olumsuz etkileyebildiğini belirten uzmanlar, bu durumların birtakım bireylerde ise dert, anksiyete ve depresyon belirtilerine de yol açabildiğini belirtiyor. İstinye Üniversitesi (İSÜ) Psikoloji Kısım Lideri Öğretim Üyesi Dr. Murat Artıran, bu sürece düşünsel olarak kendimizi hazırlayarak ve davranışsal olarak ise vakit planlaması yaparak bu tesirlerin en aza indirilebileceğini belirtiyor.
Koronavirüs tedbirleri kapsamında alınan tam kapanma kararı ya da Covid-19 olumlu olması nedeniyle meskende karantina altında olan şahıslar ruhsal olarak da bu durumlardan etkilenebiliyorlar. Avusturyalı, İngiliz ve Belçikalı uzmanların yürüttüğü bir çalışmaya nazaran, depresyon ve korku bozukluğu yaşayan bireylerin oranı, Covid-19 salgınıyla birlikte üç kat arttı. İstinye Üniversitesi (İSÜ) Psikoloji Kısmı Öğretim Üyesi Klinik Psikolog Dr. Murat Artıran, tam kapanmadan ötürü yaşanan olumsuz tesirlerin birtakım şahıslarda telaş, anksiyete ve depresyon belirtilerine yol açabildiğini belirtiyor. Dr. Artıran, şahısların bu sürece düşünsel olarak kendilerini hazırlayarak ve davranışsal olarak ise vakit planlaması yaparak yani paklık yapma, kitap okuma, çiçek sulama üzere aktiviteleri bir rutin içerisinde yaparak bu olumsuz tesirlerin en aza indirilebileceğini belirtiyor. Öğretim Üyesi, “Karantinalara bağlı kapalı ortamlarda kalmak insan psikolojisinde engellenmiş olma duygusu, toplumsal alakalıların kısıtlanmış olmasından ötürü yalnızlık duygusu, ileri seviyelerde olumsuz etkilenenlerde hayatı ve geleceği sorgulama ve negatif fikirler görülebilir. Bunun yanında dert, anksiyete ve depresyon belirtileri de olabilir” diyor.
“Geçici bir durum olduğuna kendinizi inandırın”
Karantina ve kısıtlama devirlerinde düşünsel olarak kendimizi adapte etmemizin ruh sıhhatimiz için faydalı olabileceğinin altını çizen Dr. Artıran, şöyle devam ediyor:
“Düşünsel manada birinci yardımcı fikir ‘bu durumun süreksiz olduğuna’ kendimizi inandırmaktır. Bu niyet ile ‘katlanamadığımıza inandığımız’ şeyler daha katlanabilir bir duruma geçecektir. İkinci yardımcı niyet ‘karantinanın yahut konuta kapanmanın’ her tarafıyla de berbat bir şey olmadığını düşünmektir. Yani karantinanın bir hedefi olduğu düşünüldüğünde birey bunun virüsten korunmak için ‘gerekli’ bir durum olduğunu kendisine tekrar edebilir. Ne vakit ki biz negatif içsel diyaloglara sahip oluruz o vakit kısır döngü içine gireriz, yerine daha gerekçi, daha faydalı, daha rasyonel niyetler ve müspet bakış açıları koymalıyız. Üçüncü yardımcı fikir ‘kapalı ve toplumsal olarak daha az faal olduğumuz dönemlerde’ aslında kendimizi tanıma, vücut ve ruh sıhhatimizi olumlu olarak destekleyici faaliyetlerde bulunma açılarından da imkan olarak değerlendirebileceğimizdir. Hatta kimilerimiz için, mesken içinde öteki bireyler varsa onları dahi daha yakında tanıma imkanına da sahip olmuş olabiliriz. Düşünsel manada birey karantina ve kısıtlanma periyotlarının daima negatif ve olumsuz yanlarını düşündüğünde sonuç olarak gerilim seviyesi artacaktır. Negatif fikirlere karşı geliştireceğimiz her alternatif daha sağlıklı kanıyı tekrarla kendimize hatırlatmalıyız. Tekrar etmek bilişsel yapımızdaki sıhhatsiz bakış açılarının büyümesini engelleyecektir.”
“Gün uzunluğu internette, televizyon karşısında kalmayın”
Davranışsal manada ise, vakit planlaması yapmanın değerli olduğunu belirten Dr. Artıran, şunları söylüyor:
“Gün uzunluğu internette, toplumsal medyada, televizyonda dolanmak yerine, makul bir plan çerçevesinde güzelimize giden aktiviteleri rutin olarak uygulamaya çalışmamız yerinde olacaktır. Örneğin, antrenman, yürüyüş, kitap okuma, ferdî bakım, paklık, toz alma, çiçekleri sulama, arkadaşlarla online görüşme, akrabalarımızla tahminen toplu imajlı görüşme vakti üzere birçok aktifliği olabildiğince planlı ve rutin bir formda yaparsak, karışık nizamda yapmaktan çok daha fazla kendimizi yeterli hissedeceğiz. Vücut ve ruh sıhhati bağlantısının çok güçlü olduğunu biliyoruz münasebetiyle ne kadar çok hareket edebilirsek o kadar daha uygun hissedeceğiz. Tüm gün oturmak yahut yatmak depresyonu ve korkuyu artıracaktır.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
